Ekvator Defteri* gemi
İnsan hayatında, işlevsel olarak, bir ulaşım aracı olan gemi figürünü 2007 tarihinden beridir anlamaya ve onun bende bıraktığını bir düzlemde izah etmeye çalıştım. Şüphe götürmez; ilk anlamından sonra zihinlerimizde beliren üç kelime çok önemlidir: Taşımacılık, sanayi ve savaş. Benim gemilerim ise bu görevleri bir yerlerde ifşa ettikten ve amacı doğrultusunda faydalarını sağladıktan sonra uzak limanlarda durmuşlardı. İkinci duraklarında bana yaklaştılar; gökyüzünün az göründüğü ve denizi adeta gökyüzü yapmış olan İstanbul’ u dar bir perspektifte geçtiler. Yükleri ise şehrin beton aralıklarında cereyan eden sosyal hayatlarımızın, bizlere özel, yapay koridorlarıydı.
Gemiyi fark ettiğimde bunun bir öz eleştiri olduğunu biliyordum; kendimden uzakta tanımaya çalıştığım biri. Sonra katmanlar çeşitlendi ve zaman olgunlaştı. Bunlar olurken birbirlerine karşıt türden en az şey’ in var ettiği bir nüansı izlemeye başladım. Tüm anlar cansızlaştı ve yapılar içerisinde düzlem geometrisinin o en çarpıcı şekillerinden olan bir üçgen oldu. O an asılı kaldığında ise kuracağı en arı en hiddetli peyzajdı. Ve her manzaranın, bence, bir hiyerarşisi vardı. O eşitsizlik içerisinde kentsel dönüşüm projelerinin insani bir yaşam sunmaktan uzak, faşist yapılarıyla karşı karşıya kaldı. Solumanın ne olduğunu anlamak için bir şehir kurmaya başladı; bu şehrin içerisinde geçtiği yerlerden aldığı yükler ve bu ağırlıkların tonlarını ağırlıktan ziyade bir renk skalasında formlaştırmaya çalıştı. Bunun için tekrara düştü ve sonra bu tekrardan ayrıldı… İşte bu benim ikilemim; şehrin ise iklimiydi. İnsanların hiç olmadığı ve hep olduğu bir doğa. Sonunda hepsi birer kelime oyunuydu…
Gemi buradan uzakta ve buradan geçerken her evin her bir kişinin, kısaca, tüm o demografinin değdiği, su içtiği bardaktan soluduğu havaya kadar her şeyi hem götürdü hem de olduğunuz yere kadar getirdi. Tüm bir dil ve his ortaklaştı; ambara sığan yahut dışına taşarak güvertede konaklayan yapay bir dağ gibi kendi karakterine uygun bir şekilde organikleşti.
Son seride ise gemi ne çıktığı yere dönecek ne de gideceği yere varacaktır. Açıkta bir yerde parçalanır, dağılır, yığılır, birikir ve bir çok şeyden biri olur. Bu bir nevi deşarj olma halidir; ve dibe batana kadar geçirdiği bir anlık mükemmel şekli arar durur.
Gaye Ateş 2012